Küba Krizi Nasıl Çözüldü ?

Efe

New member
Küba Krizi Nasıl Çözüldü?



Giriş



Küba Krizi, Ekim 1962'de Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan ve nükleer savaş tehlikesiyle sonuçlanabilecek bir gerilim dönemini ifade eder. Sovyetler Birliği'nin Küba'ya nükleer füzeler yerleştirmesi, Amerikan kıtasında bir nükleer tehdit oluşturmuştu. Bu kriz, hem uluslararası ilişkiler hem de küresel güvenlik açısından büyük bir önem taşıdı. Bu makalede, Küba Krizi'nin çözüm süreci detaylı bir şekilde ele alınacak ve bu krizin nasıl sona erdiği açıklanacaktır.



Krizin Başlangıcı



Küba Krizi, 1962 yılının Ekim ayında başladı ve bu dönemde Sovyetler Birliği’nin Küba’ya balistik füzeler yerleştirdiği ortaya çıktı. Bu durum, Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı McGeorge Bundy'nin liderliğindeki ABD yönetiminin dikkatini çekti. ABD Başkanı John F. Kennedy, bu durumun Amerika'nın ulusal güvenliği için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtti ve bir askeri müdahale planı üzerinde çalışmaya başladı.



Küba, 1959’da Fidel Castro’nun başkanlığında komünist bir hükümetle yönetiliyordu ve bu, Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurmasına neden olmuştu. ABD, bu komünist hükümetin bölgede yayılmasına karşı büyük bir endişe taşıyordu. Sovyetler Birliği ise, Amerika'nın Avrupa'da Sovyet karşıtı füzeler bulundurmasına karşılık Küba'ya füzeler yerleştirerek stratejik bir denge kurmak istiyordu.



Krizin Tırmanışı



Kriz, 14 Ekim 1962 tarihinde U-2 keşif uydularının Küba üzerindeki Sovyet füzelerinin fotoğraflarını çekmesiyle patlak verdi. Bu fotoğraflar, Sovyetler Birliği’nin Küba'ya yerleştirdiği nükleer başlık taşıyan füzeleri açıkça gösteriyordu. ABD hükümeti bu durumu kesin bir tehdit olarak değerlendirdi ve hemen bir dizi askeri ve diplomatik önlem almaya başladı.



ABD Başkanı John F. Kennedy, 22 Ekim 1962 tarihinde bir televizyon konuşması yaparak Küba'ya yönelik bir deniz ablukası (karantina) ilan etti. Bu adım, Sovyet füzelerinin ABD'ye ulaşmasını engellemeyi amaçlıyordu. ABD, herhangi bir Sovyet gemisinin bu karantina hattını geçmesine izin vermeyeceğini belirtti ve bu durum, büyük bir uluslararası gerginliğe yol açtı.



Çözüm Arayışları ve Diplomasi



Krizin tırmanmasının ardından, dünya bir nükleer savaşın eşiğine geldi. Ancak her iki taraf da çatışmayı önlemeye ve çözüm aramaya başladı. Hem ABD hem de Sovyetler Birliği, bu tehlikeli durumdan çıkmak için diplomatik yollar aradılar.



Kennedy ve Sovyetler Birliği lideri Nikita Khruşçev arasında doğrudan bir iletişim kuruldu. Bu iletişim kanalı, kriz döneminde kritik bir öneme sahipti. Kennedy'nin danışmanları ve Sovyet diplomatik yetkililer, hem Washington'da hem de Moskova'da sürekli olarak görüşmelerde bulundular. Krizin çözümü için anahtar noktalardan biri, her iki tarafın da taviz vermeye istekli olmasıydı.



ABD, Sovyet füzelerinin Küba’dan çekilmesini talep etti, buna karşın Sovyetler Birliği de ABD'nin Türkiye’de bulunan Jupiter füzelerini çekmesini istedi. Türkiye'deki füzeler, Sovyetler Birliği’nin sınırlarına yakın bir yerde konuşlandırılmıştı ve Sovyetler için büyük bir tehdit oluşturuyordu.



Kennedy, bu talebi dikkate alarak gizli bir anlaşma önerdi: ABD, Türkiye’deki füzeleri çekmeye karar verdi ancak bu bilgi kamuoyuna açıklanmayacaktı. Aynı zamanda, ABD’nin Küba’ya karşı askeri bir harekâta başlamayacağına dair garanti verdi.



Khruşçev, Kennedy'nin önerisini kabul etti ve 28 Ekim 1962 tarihinde Sovyetler Birliği, Küba'daki füzeleri çekme kararını açıkladı. Bu açıklamanın ardından, ABD de karantina hattını kaldırdı ve iki ülke arasındaki gerilim azalmış oldu.



Sonuçlar ve Etkiler



Küba Krizi’nin çözülmesi, dünya tarihindeki en kritik anlardan biri olarak kabul edilir. Bu kriz, iki süper gücün nükleer savaşın eşiğinden döndüğü bir dönemi işaret eder. Çözüm sürecinde kullanılan diplomatik yöntemler ve doğrudan iletişim kanalları, ilerideki uluslararası krizlerin yönetiminde önemli bir rol oynamıştır.



Krizin sona ermesiyle birlikte, iki ülke arasında nükleer silahların kontrolü ve yayılmasını önlemeye yönelik bir dizi anlaşma yapılmaya başlandı. Bunlar arasında 1963'te imzalanan Nükleer Test Yasağı Anlaşması ve 1968'de imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) yer aldı. Bu anlaşmalar, nükleer silahların yayılmasını kontrol altına almak ve nükleer savaş riskini azaltmak amacı taşıyordu.



Küba Krizi'nin çözümü, ayrıca ABD ve Sovyetler Birliği arasında daha düzenli ve doğrudan iletişim kanallarının oluşturulmasına yol açtı. Bu bağlamda, Washington ve Moskova arasında "Kırmızı Telefon" olarak bilinen doğrudan telefon hattı kuruldu. Bu iletişim kanalı, acil durumlarda hızlı ve etkili bir şekilde bilgi alışverişi yapılmasını sağladı.



Sonuç



Küba Krizi, uluslararası ilişkiler ve diplomasi açısından büyük bir sınav oldu. Krizin çözümü, her iki tarafın da akılcı ve dikkatli bir yaklaşım sergilemesiyle mümkün oldu. Krizin çözüm sürecinde, diplomatik müzakerelerin ve gizli anlaşmaların rolü büyük oldu. Sonuç olarak, bu kriz, Soğuk Savaş dönemi uluslararası ilişkilerinin nasıl yönetilebileceğine dair önemli dersler sundu. Hem ABD hem de Sovyetler Birliği, nükleer tehditlerin ve uluslararası gerilimlerin etkilerini azaltmak için birlikte çalışarak, küresel barışın korunmasına katkıda bulundular.