Agamben Çağdaş Nedir ?

Efe

New member
Agamben ve Çağdaş Kavramı

Giriş

Giorgio Agamben, çağdaşlık üzerine yaptığı felsefi tartışmalarla dikkat çeker. Özellikle çağdaşlık kavramını, bir tarihsel zamanın ve kültürel bağlamın ötesine geçerek insanın varoluşunu ve düşünme biçimini nasıl etkilediğini sorgular. Agamben, çağdaşlık ve moderniteyi anlamak için, yalnızca mevcut toplumları değil, aynı zamanda geçmişin izlerini ve bu izlerin bugüne nasıl yansıdığını da analiz eder. Agamben’e göre, çağdaş olmak, yalnızca dönemin koşullarına uyum sağlamak anlamına gelmez; aksine, zamanla mesafe koymak, geçmişin yankılarına kulak vermek ve her anı düşünsel bir çaba olarak ele almak gerekir.

Çağdaşlık Nedir?

Çağdaşlık, genellikle mevcut zaman dilimiyle, içinde bulunduğumuz tarihsel dönemle bağlantılı olarak tanımlanır. Ancak Agamben, bu tanımın ötesine geçer. Ona göre, çağdaşlık, basit bir zaman dilimi tanımlaması değildir; daha derin bir ilişkiyi ifade eder. Agamben, çağdaşlık fikrini ele alırken, özellikle 19. yüzyılın sonlarından itibaren modern düşünceyi şekillendiren büyük filozofların ve sanatçıların düşüncelerine odaklanır. Çağdaş olmak, bir bakıma geçmişe ve geleneğe olan mesafemizi bilincimize alarak bu mesafeyi yaratıcı bir şekilde kullanmakla ilgilidir.

Agamben’in çağdaşlık anlayışında, bir toplumun ya da bireyin, tarihsel bir döneme ait olmaktan çok, o dönemin içinde kaybolmadan, onunla mesafe kurarak var olması gereklidir. Bu, bir anlamda geçmişin ve geleceğin düşünsel bağlamını yeniden kurmayı amaçlar. Çağdaşlık, zamanla uyum içinde yaşamak değil, zamanla bir tür çatışmaya girmek ve onun sunduğu olanakları değerlendirebilmektir.

Agamben’e Göre Çağdaş Olmak Ne Anlama Gelir?

Agamben, çağdaş olmayı, aynı zamanda "görme" ve "duyma" eylemleriyle ilişkilendirir. Ona göre, bir kişi çağdaş olduğunda, yalnızca zamanın içinden geçmekle kalmaz, bu zamanın içerdiği kör noktaları, eksiklikleri ve yapısal boşlukları fark edebilme yeteneğine de sahip olmalıdır. Agamben'in çağdaşlık anlayışında önemli bir kavram da "çağdaşlıkla mesafe"dir. Yani, çağdaş olmak, sadece zamanın gerisinde kalmamakla değil, zamanla kurulan mesafeyi doğru bir şekilde algılamakla ilgilidir. Bu mesafe, geçmişle ve gelecekle bir bağ kurmayı sağlar. Bir kişi çağdaş olduğunda, o dönemi sadece yaşamakla kalmaz, aynı zamanda o dönemin yapısal eleştirisini de yapar.

Agamben’in çağdaşlık kavramı, bireyin zamanla olan ilişkisini yeniden tanımlar. Çağdaşlık, bir bakıma "görmenin" ötesine geçmek, mevcut zamanın doğruları, yanılsamaları ve yapıları üzerine düşünmektir. Çağdaş bir birey, yalnızca dönemin sıradan düşüncelerini kabul etmez, aynı zamanda bu düşüncelerin içerdiği sınırlamaları ve potansiyel anlam boşluklarını da gözler önüne serer.

Çağdaşlık ve Modernite: Agamben’in Perspektifi

Agamben, moderniteyi bir “yokluk” olarak görür. Modern düşünce ve kültür, zamanla bir kopuşu işaret eder, ancak bu kopuş aynı zamanda bir yokluk yaratır. Agamben, bu yokluğu anlamak için, modernliğin en belirgin özelliklerinden biri olan "istisna halini" işler. Modern toplumlar, istisnalar ve olağan dışı durumlar üzerinden kendilerini tanımlarlar. Agamben’e göre modern toplumlar, istisnalarla, olağan dışı durumlarla varlıklarını sürdürürler; çünkü bu istisnalar, toplumsal düzeni yeniden inşa etmenin yollarıdır. Çağdaşlık, bu bakımdan, yalnızca moderniteye hizmet etmek değil, modernitenin şiddetli sınırlarını ve anlam boşluklarını keşfetmektir.

Agamben, çağdaşlıkla modernite arasındaki ilişkiyi sorgularken, toplumların kendi içindeki "istisna" durumlarının, yani olağan dışı hâllerin, modern yaşamı ve bireysel deneyimi nasıl şekillendirdiğini vurgular. Modern dünyanın, sürekli olarak güvenlik ve istikrar arayışındaki bir toplum olarak ortaya çıkması, bireylerin kendilerini özgürce ifade etmeleri ve toplumla çatışmaya girmeleri için yaratılan zorluklar da Agamben'in çağdaşlık anlayışını etkiler.

Agamben’in "Homo Sacer" ve Çağdaşlık İlişkisi

Agamben’in "Homo Sacer" kavramı, çağdaşlık anlayışında kritik bir yer tutar. Homo sacer, hayatta olduğu halde öldürülebilen ve toplumsal haklardan mahrum bırakılan bir insan tipidir. Agamben, modern çağda homo sacer’i, devletin ve toplumsal yapıların etkisiyle, özgürlüğü ve hakları kısıtlanmış bir insan olarak tanımlar. Çağdaşlık, bu tür sosyal dışlanma durumlarının farkında olmak ve bu tür dışlanmalarla ilişki kurarak, modern insanın bireysel varoluşunu yeniden şekillendirmekle ilgilidir.

Homo sacer, yalnızca fiziki olarak var olmayan, aynı zamanda toplumsal olarak da var olmayan bir figürdür. Çağdaşlık, bu varoluşsal boşlukların farkına varmayı ve onları dilsel ve düşünsel anlamda yeniden inşa etmeyi gerektirir. Agamben’e göre, çağdaş olmak, yalnızca bu figürleri görmekle kalmaz, aynı zamanda onların toplumsal yapılar içindeki varlıklarını sorgular. Bir kişi çağdaş olduğunda, toplumun dışladığı, görünmeyen ya da görünmeye zorlanan bireylerin durumlarını da sorgular ve onların anlamını farklı bir bakış açısıyla yorumlar.

Çağdaşlık ve Sanat: Agamben’in Perspektifi

Sanat, Agamben'in çağdaşlık anlayışında önemli bir rol oynar. Agamben, sanatın zamanla mesafe koyma ve toplumsal yapıları sorgulama noktasında güçlü bir araç olduğunu savunur. Sanat, sadece estetik bir zevk değil, aynı zamanda toplumun derin yapısını sorgulayan bir anlam taşımalıdır. Agamben’e göre, sanat çağdaş olduğunda, mevcut zamanın eksikliklerini ve kör noktalarını ortaya çıkaran bir işlevi üstlenir. Çağdaş bir sanatçı, zamanın içinde bir konfor alanı yaratmaz; aksine, zamanın eleştirisini yapar ve bu eleştiriyi sanat aracılığıyla izleyicilere aktarır.

Sonuç

Giorgio Agamben’in çağdaşlık anlayışı, yalnızca bir zaman dilimine ait olmakla kalmaz, aynı zamanda bir düşünsel mesafe, toplumsal eleştiri ve varoluşsal sorgulama içerir. Çağdaş olmak, zamanla mesafe kurarak onu doğru bir şekilde görmek ve anlamaktır. Agamben, çağdaşlığı bir biçimde "görmeme" değil, var olan her şeyin daha derinlikli bir şekilde "farkında olma" hali olarak tanımlar. Çağdaş olmak, sadece yaşadığımız zamanı kabul etmek değil, bu zamanı yeniden düşünmek ve geçmişle ilişkilerimizi eleştirel bir biçimde gözden geçirmektir.